Peri Masalı Gülistan, Bir varmış, bir yokmuş… Türkiye’nin küçük bir kasabasında, çam ormanlarının arasında saklı, masal gibi bir köy varmış. Bu köyün adı “Gülistan”mış. Gülistan’ın sakinleri, doğayla iç içe yaşamayı seven, kalpleri iyilikle dolu insanlarmış. Ancak köyün en büyük sırrı, herkesin bildiği ama kimsenin konuşmadığı gizemli bir periymiş.

Bir varmış, bir yokmuş… Türkiye‘nin küçük bir kasabasında, çam ormanlarının arasında saklı, masal gibi bir köy varmış. Bu köyün adı “Gülistan”mış. Gülistan’ın sakinleri, doğayla iç içe yaşamayı seven, kalpleri iyilikle dolu insanlarmış. Ancak köyün en büyük sırrı, herkesin bildiği ama kimsenin konuşmadığı gizemli bir periymiş.

Köyün hemen dışında, yüzyıllık çınar ağaçlarının arasında saklanan eski bir kuyu varmış. Rivayete göre, köyün her sene ilkbaharın ilk günü çiçek açtığı zaman, bu kuyunun yanına gidip dilek tutanların dilekleri gerçek olurmuş. Ancak bu dilekler, yalnızca kalbinde iyilik olanların dilekleriymiş.

Bir gün, köydeki çocuklardan Zeynep ve kardeşi Ali, çiçeklerin açtığı günün yaklaştığını duyup kuyunun yanına gitmeye karar vermişler. Küçük kardeşi Ali, annelerinin hasta olduğunu ve ona yardım etmenin bir yolunu aradıklarını Zeynep’e fısıldamış. İkisi de kuyunun yanına vardıklarında, ellerini kenetleyip gözlerini kapatmışlar ve içlerinden, annelerinin yeniden sağlığına kavuşmasını dilemişler.

Tam o sırada, kuyu etrafında bir ışık belirmiş. Bu ışık, parıl parıl bir şekil alarak peri Sümbül’e dönüşmüş. Sümbül, bu köyde her bahar ilk çiçeklerin açmasıyla ortaya çıkan, sadece iyilik için dilek tutanlara yardım eden bir periydi. Sümbül çocuklara tatlı bir gülümsemeyle bakarak, “Kalbinizin saflığını ve sevginizi gördüm. Dileğinizi gerçekleştireceğim,” demiş.

Ertesi gün, Zeynep ve Ali’nin annesi bir anda iyileşmiş. Hastalık belirtisi kalmamış, köyün sokaklarında sevinçle dolaşmış. Bu mucize, tüm köyde duyulmuş, herkes peri Sümbül’ün yine yardıma geldiğini bilmiş. Ancak hiç kimse peri Sümbül’ü görememiş, sadece Zeynep ve Ali onu gördüklerini kalplerinde saklamışlar.

Bundan sonra her yıl, Gülistan köyünde ilkbahar geldiğinde, insanlar kuyuya gidip en saf dileklerini dilemeye devam etmişler. Sümbül, sadece kalpleri iyilikle dolu olanların dileklerini duyuyormuş, ve o köyün her baharı umut dolu bir masal gibi açarmış.

Gökten üç elma düşmüş; biri Zeynep ve Ali’ye, biri peri Sümbül’e, diğeri de bu masalı dinleyenlere…

Ve o günden sonra, Gülistan köyünde hiçbir zaman ne hastalık ne de kötülük eksik olmamış. Her şey peri Sümbül’ün sihriyle hep sevgi ve iyilikle dolu kalmış.

Zeynep ve Ali büyüdükçe, peri Sümbül’ün gizemli varlığına duydukları hayranlık da büyümüş. Onlar artık genç birer delikanlı ve genç kız olmuşlardı, ama Sümbül’ün hikayeleri, köyde dilden dile dolaşmaya devam ediyordu. Zeynep ve Ali, her bahar, peri Sümbül’ün kendilerine gösterdiği sevgiyi unutmayarak, köydeki yaşlılara, yardıma muhtaç olanlara yardım ediyor; çocuklara peri masalları anlatıyorlardı.

Peri Masalı Gülistan

Bir gün, köye büyük bir tehlike yaklaşmış. Çam ormanlarının ardında beliren kuraklık, yavaş yavaş köyü etkisi altına almaya başlamış. Dereler kurumaya, tarlalar verimsizleşmeye, çiçekler solmaya yüz tutmuş. Köy halkı panik içinde ne yapacağını bilemez haldeydi. Herkesin umudu tükenmek üzereyken, Zeynep ve Ali bir plan yapmış.

O gece, köyün yaşlılarından biri onlara peri Sümbül’ün yaşadığı söylenen gizemli bir mağaranın varlığından bahsetmiş. “Efsaneye göre, Sümbül’ün köyde kalabilmesi için çiçeklerin her bahar açması gerekirmiş. Eğer çiçekler açmazsa, Sümbül de gücünü kaybeder,” demiş yaşlı adam. Bu bilgi, Zeynep ve Ali’yi cesaretlendirmiş. Kardeşler, peri Sümbül’ü bulmak ve köye yardım edebilmesi için çare aramak üzere hemen yola koyulmuşlar.

Günler süren yorucu bir yolculuğun ardından, yaşlı çınarların arasında saklanan mağarayı bulmuşlar. İçeri girdiklerinde mağara, sanki gökyüzündeki yıldızlarla aydınlanıyormuş gibi parlıyormuş. Işık huzmeleri arasında, peri Sümbül zarif bir şekilde belirmiş. Ancak bu defa, görünümü zayıf ve solgunmuş.

Sümbül, iki kardeşe bakıp hafifçe gülümsemiş, ama sesi yorgunmuş. “Kuraklık, doğanın dengesinin bozulmasından kaynaklanıyor. Suyun kaynağına gidip onu temizlemeniz gerek. Bunu yaparsanız, çiçekler yeniden açacak, ben de köyü korumaya devam edebileceğim,” demiş.

Zeynep ve Ali, peri Sümbül’ün verdiği görevi kabul etmişler. Su kaynağına ulaşmak için ormanın derinliklerine, karanlık vadilere gitmişler. Zorlu bir yolculuktan sonra, suyun çıktığı kaynağa varmışlar. Burada suyun kirlenmesine neden olan, dev bir kaya parçasıyla karşılaşmışlar. Birlikte o taşı kaldırmak için ellerinden geleni yapmışlar; çabalarının karşılığında, kaya sonunda yerinden oynamış ve su berrak bir şekilde akmaya başlamış.

Köye döndüklerinde, çiçeklerin yeniden açtığını, derelerin şırıl şırıl aktığını görmüşler. Peri Sümbül, gücünü tekrar kazanmış, çocuklara gökyüzünden parıldayarak el sallamış. Köy halkı, Zeynep ve Ali’nin cesaretine hayran kalmış, onları kahraman olarak bağrına basmış.

Gülistan köyü bir kez daha Sümbül’ün sihri ve iki kardeşin fedakarlığıyla eski huzurlu günlerine kavuşmuş. Zeynep ve Ali, köyde peri Sümbül’ün koruyucuları olarak kalmışlar ve bu iyilik dolu masal, nesilden nesile anlatılmaya devam etmiş.

Gökten yine üç elma düşmüş; biri Zeynep ve Ali’ye, biri peri Sümbül’e, biri de bu masalı dinleyenlere…

Gülistan köyü, o günden sonra hep iyilik ve güzellikle dolu bir masal diyarı olarak yaşamış. Ve insanlar, kalplerinde iyilik olduğu sürece perilerin her zaman yanlarında olduğunu bilerek yaşamışlar.

Masal burada bitmemiş; çünkü iyilik hikayeleri, anlatıldıkça çoğalan sonsuz bir masalmış.

  • Türk masalı,
  • Peri masalı,
  • Gülistan köyü,
  • Çocuk hikayesi,
  • Doğa ve iyilik temalı masallar,
  • Sihirli kuyu,
  • Peri hikayesi,
  • Türk kültüründe masallar,
  • Çiçekler ve doğa mucizeleri,
  • Aile sevgisi masalı,
  • Doğayı koruma hikayesi,
  • Zeynep ve Ali’nin maceraları,
  • Masal köyleri,
  • Çocuklar için peri masalları,
  • Kuraklık ve doğa dengesi masalı